KLASİK TÜRK MÜZİĞİ
Gayri Müslim Besteci ve İcracılar
İslamiyet'ten sonraki dönemde Türk müziğinin en gelişkin dönemi yaşanmıştır. Osmanlı imparatorluğu bünyesinde yaşayan her türlü halk imparatorluğun dominant kültür olan Türk müziği kültürüne katkıda bulunmuştur. Müslüman olan tebaanın etnik kökenleri sistem içinde hiçbir farklı algılamaya sebep olmadığından, ancak gayr-i Müslimler bu kültürel farklılık içinde değerlendirilmekte idi. Bu topluluklar çoğu kez askerlik hizmetinde bulunmadığından, ticaret, sanat alanlarında daha aktif olabilmişlerdir. Özellikle mimari, el sanatları ve müzik alanında şaheser düzeyinde eser veren bu topluluk üyelerinin imparatorluk bünyesindeki kültür ortamına sıkı sıkıya bağlı oldukları da ayrı bir vakıadır.
Burada adı geçen kültür ortamı ?müzik bağlamında- hiç kuşkusuz Türk müziğidir. Zira imparatorluk içinde bulunan milletlerin dinen ve dil bakımından faklılık göstermelerine karşın, müziğin dilinde ortak paydanın yakalandığı muhakkaktır. Makam geleneğinin en önemli örneklerinin yer aldığı Türk müziği ses sistemi ile örülmüş şarkıların gayr-ı müslümler tarafından aynı duygu bütünlüğünde bestelenmiş olması ortak kültür paydasında buluşulmasından başka bir şey değildir.
Gayr-i Müslim toplulukların etnik farklılaşması da hayli ilginçlikler gösterir. Ermeniler, Rumlar ve Yahudiler bu etnik yapılanmanın nüfus olarak en üstünde bulunmaktadırlar. Bu üç gruptan da üst düzeyde sanatkarlar yetişmiştir. İcracılık alanında o kadar olamasa da bestecilik alanında şaheserler ortaya koyan kişiler vardır. Bu geleneğin Cumhuriyet döneminde de aynen devam ettiğini görüyoruz. Türk müziği üslup ve anlayışıyla eser veren çok sayıda sanatçı bugün de Türk müziği çalışmalarını sürdürmektedir.